Hat, sanatkârın elindeki kamış kalem ve ona can veren is mürekkebiyle kağıt, deri vb. yazı malzemesi üzerinde ortaya konur. Harflerin bünyesi, hat nevine göre yazıldığı kalemden çıkan eş kenar dörtgen veya kare şeklindeki noktalarla ölçülendirilir. Nokta iki köşesi dikey, diğer ikisi yatay olacak şekilde ve kalem ağzının bütünüyle kağıda teması sağlanarak konulur.
Nokta boyu hesabı da bir köşeden bir köşeye ölçülerek gerçekleştirilir. Harflerin boylarının, kavislerinin, meyillerinin, aralarındaki mesafenin tâbi olduğu ölçü birimi bu nokta boyudur. Hüsn-i hat, noktalardan oluşan basit bir çizgi sisteminin ortaya koyduğu büyülü hendesesiyle hayranlık uyandırmıştır. Satırlar ve satır araları da nokta hesabıyla tespit edilir. Bunun için ‘mıstar’ denilen bir alet kullanılır. Harf ölçüleri, uzun bir zaman süreci içinde oluşan güzeli arayış gayretlerinin neticesinde kesinleşmiştir. Bununla beraber hattatların mecbur kaldığında bedii kaideleri zorlamadan bu ölçülerin dışına taştıkları da görülür.
Ekseriya rengin rol almadığı uçuk bir zeminde estetik kavramının sadece siyah çizgiler halinde böylesine olağan üstü ifadelendirilişi diğer yazı sistemlerinde görülmediği için hat sanatı Batılı ressamlarca da tetkik ve ilham konusu olarak alınmıştır. Bu açıdan bakıldığında hattın, resmin ötesinde ve resim kavramları ile anlatılamayacak bir ahengi ifade eden yüksek bir sanat olduğu söylenebilir. Her bir harfi mutlak güzelliği yakalamış bulunan ve kelimedeki yerine yani başta, ortada ve sonda yer alışına göre farklı bir görünüm ve ifade kazanan, ayrıca bazı harfleri uzatılıp çekilmeye uygun olan İslam yazısı, istif imkanlarıyla da olağanüstü bir çekiciliğe bürünmüştür.
Bu haliyle, değişikliğe kapalı belirli şekillerden ibaret olan Latin harflerine ve Uzakdoğu'nun çizgi estetiği güçlü, fakat birbirinden ayrık harf gruplarından oluşan yazılarına karşı bariz bir ahenk üstünlüğü gösterir. Hattın okuma yazma vasıtası olarak gündelik hayatta yer alması, ondaki estetik kudretin ayrıntılarını hisseden insanlarda veya insan topluluklarında güzellik kavramının yerleşmesini sağlamış, taşıdığı ölçü sistemi de intizam hissini geliştirmiştir. Hat sanatı taklidi olarak doğup geliştiğinden önceleri bu sanata emek verenler aynen hocaları gibi yazmayı, üsluplarının da bu yoldan ayrılmaması ilkesini benimsemişlerdir. Fakat daha sonraki yüzyıllarda taklit keyfiyetine farklı bir yorum getirilmiş, her yeni hattat yetişkin ve bu hususta ehil olduğunu ispatladıktan sonra kendi sanat yorumunu ortaya koymayı tercih etmiştir.
Hattat, karşısına aldığı bir yazıyı o anda hafızasına geçirip nakşeder ve elleri de kağıt üzerine fotoğrafla geçirilmişçesine aynısını yazar. Tahmin edilemeyecek kadar zor olan bu taklit hüneri ancak seçilen hattatın şivesi iyice tetkik edildikten sonra gerçekleştirilebilir.
Hattın sanat şekline dönüşmesinde en önemli görev hattata ve kamış kaleme düşmektedir. Kalemin tutuluşu, döndürülüşü, buna bağlı olarak hattın tam kalem ağzıyla veya ince (dikine) tutulup kağıda yaslanışı, kalem ağzının kağıda kısmen intibakı, ortaya çıkan harf veya harf gruplarının mükemmeliyetini temin eder. Her nevi yazı için uygun olan ve asırlar önce belirlenmiş bulunan kalem ağzı genişliği (mesela takribi ölçüyle nesih 1 mm, sülüs ve ta'lik 1-2,5 mm) bundan daha da küçüldüğünde yazı ‘ince, hafi, hürde’ gibi vasıtalarla tanıtılır, büyüdüğünde ise cefî olarak anılır.
Kaynak: Hattın Çelebisi Hasan Çelebi. Tarih ve Tabiat Vakfı (TATAV) Yayınları, 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder