28 Mart 2012 Çarşamba

Hat Sanatının İncelikleri

Yazmak insanca bir eylemdir. İnsanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden biri de yazının icat edilmesidir. Fakat daha da önemlisi sürekli değişim ve gelişim halinde bulunan insanın yazıyı geliştirmesi ve sanatın yazı boyutunu tüm zenginliği ile ortaya koymasıdır belki de. Çünkü bizim kültürümüzde sanat “mutlak sanatkar”a ulaşma çabasıdır. Sanat,-Roger Garaudy’nin ifadesiyle- görünen ve bilinen güzellikleri kopya etmek değil, gözle görülemeyen “mutlak güzel”i arayış çabasıdır.
Her dönemde insan topluluklarının estetik anlayışları mevcuttu. Fakat Arapça asıl sanatsal boyutuna İslam’dan sonra kavuşmuştur diyebiliriz. Bu sebeple yazı sanatı denildiğinde “hüsn-ü Hat” akla gelmektedir. İslam’ın resim ve heykel gibi bazı sanat dallarına mesafeli yaklaşımı müslümanların değişik sanat alanlarına yönelmelerini sağlamıştır. İşte hat sanatının müslüman toplumlarda gelişmesinin en önemli sebebi budur. Hat sanatının gelişimini temel olarak şu sebeplere bağlamak mümkündür: Birincisi; İslam’ın  –iyiliği emretmek, kötülüğü engellemek- ilkesi, ikincisi; “Allah güzeldir, güzeli sever” hadisinde ifadesini bulan estetik anlayışıdır.



Kur’an-ı Kerim’in vahyedildiği zamanlarda yazıya geçirilmesiyle başlayan yazıyla tebliğ metodu İslam’ın coğrafi ve bilimsel olarak yayılmasına paralel bir gelişim göstermiştir. Kur’an-ı Kerim’in elyazması olarak çoğaltılması, Kur’an ilimlerine temel teşkil eden kaynak hadis ve fıkıh eserlerinin te’lif edilmesi, ilmi çalışmaların yaygınlaşması hat sanatının da gelişim sürecine paraleldir. İslam’ın ilk yıllarında vahiy katiplerinin Kur’an ayetlerini yazıya geçirmelerini hat sanatının gelişim sürecine başlangıç olarak esas alabiliriz. Ancak hat sanatı asıl hünerlerini Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde, diğer sanat dallarının da zirvede olduğu dönemlerde ortaya koymuştur. “Kur’an Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu ve İstanbul’da yazıldı” sözü boşuna değildir. Arapça, Osmanlı döneminden itibaren hattatlarımızın mahir parmaklarında en güzel formuna kavuşmuş, göz zevkine hitabeden bir estetiğe ve ruhlara işleyen bir derinliğe bürünmüştür.

Osmanlı Devleti’nin yükseliş döneminden itibaren sanatın hemen her dalında olduğu gibi hat sanatı alanında da muhteşem eserler verilmeye başlanmıştır. Bu dönemlerde en güzel camiler inşa edilmiş ve süslemeleri için de en güzel hat eserleri ortaya konulmuştur. Halen bu camiler İslam sanatının ve maneviyatının abideleri olarak dimdik ayakta durmaktadırlar. “Allah ” lafzı ve “Muhammed ” ismiyle birlikte raşid halifeler ve aşere-i mübeşşere (cennetle müjdelenen on sahabe)’nin isimleri hemen her caminin baş süslemelerini teşkil etmektedir. Bunlarla birlikte özellikle kubbe süslemelerinde daha çok “ayet-ül kürsi” ya da “esma-ü’lhüsna” (Allah’ın güzel isimleri) kullanılır. Ayrıca duvar ve sütunlarda uygun yerlere Kur’an-ı Kerim’den kısa ayetler ya da ayet ve hadislerden parçalar işlenmiştir. Böylece ne kadar çok değişik camiye giderseniz, Allah lafzının, Muhammed isminin, ayet ve hadis metinlerinin o kadar değişik formunu görebilirsiniz. Bu yazılar kimi zaman sülüs biçiminde çıkar karşınıza, kimi zaman geometrik ve kufi olarak görürsünüz, bazen nefis bir divani yada hoş bir ta’lik şeklinde nakşolur hafızanıza. Ama her birinde ayrı bir zevk yaşar, Cemal-u’llah (Allah’ın güzelliği)’ın dünyaya yansımasını yalın bir şekilde görürsünüz.
http://www.sanalkurs.net/forum/husn-u-hat/husn-u-hat-(hat-sanati)-nedir/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder